Ahmet Bey’dir Nasıl Yazılır? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme
İstanbul’da yaşayan biri olarak, her gün farklı insanlarla karşılaşıyor ve çeşitli diyaloglara tanıklık ediyorum. Bir gün sokakta yürürken duyduğum bir cümle takıldı zihnime: “Ahmet Bey’dir, nasıl yazılır?” Cümleyi duyduğumda, basit bir dil bilgisi hatası olarak görmüştüm. Ama biraz düşündüm ve fark ettim ki bu, sadece dil bilgisiyle ilgili bir mesele değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle ilgili daha derin bir sorunun işareti.
Dilin Toplumsal Cinsiyetle İlişkisi
Türkçede “Ahmet Bey’dir” gibi bir kullanımda, çoğu zaman dilin doğru biçimde kullanılmadığı düşünülür. Ancak bu cümlede aslında daha fazlası gizli: Toplumsal cinsiyet rolleri ve dilin insanlar üzerindeki etkisi.
Örneğin, “Ahmet Bey’dir” demek, bir yanda adeta saygı ifade ederken, diğer yanda da toplumsal cinsiyet kalıplarını sürdürmeye devam ediyor. Türkçede “Bey” kelimesi, tarihsel olarak erkekleri onurlandıran ve saygı gösterilen bir sözcük olarak kullanılırken, kadınlar için kullanılan “Hanım” ya da “Bayan” gibi terimler daha sık bir şekilde sınırlayıcı bir anlam taşır. Oysa, bu tür dil kullanımları, cinsiyet eşitsizliğini gözler önüne seriyor. Bazen farkında olmadan, dilimiz toplumsal kalıpları tekrar üretir. “Bey” kelimesinin bu kadar yaygın kullanımı, toplumsal hayatta erkeklere daha fazla alan tanıyan bir yaklaşımı yansıtır. İş yerlerinde, evde ya da sokakta, “Bey” ve “Hanım” gibi kelimeler, genellikle bir kişinin toplumsal statüsünü belirleyen işaretler haline gelir.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bakmak
Günlük yaşamda karşılaştığımız dilsel kullanımlar sadece dil bilgisi hatalarından ibaret değildir. Bu, aynı zamanda kimliklerin, toplumsal rollerin ve eşitsizliklerin yansımasıdır. Ahmet Bey’in ismiyle ilişkili bir cümlede, cinsiyetin ve toplumsal sınıfın bir şekilde nasıl yerleşik normlarla ilişkilendirildiğini görüyoruz. Bu, toplumsal cinsiyetin ve sosyal adaletin dinamikleriyle bağlantılıdır.
İstanbul’da toplu taşımaya bindiğinizde, bazen gözlerinizi kapatıp, sadece insanları dinleyerek de gözlem yapabilirsiniz. Örneğin, her gün işe giderken, çok sayıda insanın karşılaştığı “Ahmet Bey” ya da “Ayşe Hanım” gibi ifadelerin, eşitlikten uzak bir şekilde nasıl işlediğini gözlemlemek mümkün. Kadınlara genellikle “Hanım” ya da “Bayan” demek, bir anlamda onları sınıflandırırken, erkeklere ise adlarının ardından daha büyük bir onur payesi verilir. “Ahmet Bey’dir” gibi bir ifade, erkeklik normlarını yüceltirken, kadınların yine geriye planda kalmasına sebep olur.
Sosyal adaletin gücü, dilde ve toplumsal hayatta eşitliği sağlamakla başlar. Bu, sadece cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili değil, aynı zamanda dilin herkese eşit fırsatlar sunacak şekilde dönüşmesiyle ilgilidir. İnsanlar, adlarının öne çıkarılması gereken bir seviyeye getirildiğinde, kendilerini toplumsal hayatın tam merkezine yerleştirirler.
Toplumsal Cinsiyetin Sınırlarını Kaldırmak
Peki, “Ahmet Bey’dir nasıl yazılır?” sorusuyla toplumsal cinsiyet ve sosyal adalet perspektifinden nasıl başa çıkabiliriz? Bunu basitçe şöyle açıklayabiliriz: Dilin gücü, toplumsal kalıpları değiştirmede etkili olabilir. Eğer herkesin adı, pozisyonu ve rolü eşit şekilde saygı görüyorsa, dilin de bununla uyumlu olması gerekir. Kadınlar ve erkekler, ya da farklı cinsiyet kimliklerine sahip bireyler için aynı kelimelerin, saygıyı ifade etmek için eşit derecede kullanılması gerekir.
Örneğin, sokakta “Ahmet Bey” diye birini duyduğumda, neden “Ayşe Hanım” demek yerine “Ayşe Bey” demiyorum? Veya neden kadınlar bazen yalnızca “Hanım” olarak anılıyor? Bu dilsel farklar, aslında toplumsal rollerin ne kadar katı olduğunu gösteriyor. “Ahmet Bey’dir” gibi bir cümle, sadece yanlış bir dil bilgisi hatası değil, aynı zamanda bir toplumsal eşitsizliğin de yansıması olabilir. Dilin toplumsal cinsiyetin eşitsizliğini yansıtma gücü, sadece günlük konuşmalarla sınırlı kalmaz; aynı zamanda okulda, iş yerlerinde ve sosyal hayatta da belirleyici bir rol oynar.
Kendi Deneyimlerimden Bir Örnek
Bir gün ofisteki toplantıda, meslektaşım Ahmet’in bir sunum yapacağını duyurdum. “Ahmet Bey, sunum yapacak” dedim. O an fark ettim ki bu kelime, bir şekilde Ahmet’in erkekliğiyle ilişkilendirilmişti. Eğer sunumu yapan kişi bir kadın olsaydı, acaba aynı saygıyı görmek için “Ayşe Hanım” mı demeliydim? Ve gerçekten de bu dil kullanımında bir fark var mıydı? Ahmet Bey’in sunum yapmasının arkasında, sadece bir cinsiyet meselesi değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet normlarının da etkisi olduğunu düşündüm. Kadınların genellikle daha fazla dikkat gerektiren, “şefkatli” ve “nazik” işleri üstlenmesi beklenirken, erkeklerin liderlik rollerini üstlenmesi beklenir. Bu, dilde nasıl bir ayrım yaratıyor? Bu soruları sorarken, aslında dilin gücünü ve toplumsal cinsiyetin etkilerini bir kez daha gözlerimle görmek istedim.
Sonuç
“Ahmet Bey’dir nasıl yazılır?” sorusu sadece bir dil bilgisi hatası değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, dilin içinde nasıl yerleşik hale geldiğinin de bir örneğidir. Eğer toplumsal adalet ve eşitlik istiyorsak, dildeki bu ayrımları fark etmeli ve herkese eşit bir şekilde saygı gösteren bir dil kullanmalıyız. Toplum olarak, dilimizin gücünü kabul edip, eşitlik ve çeşitliliği daha fazla kutlamalıyız.