Malumat Hangi Dilde?
Kayseri’nin o tanıdık sokaklarında yürürken, bir yanda havada uğuldayan rüzgar, diğer yanda kafamdaki sesler… Her şey bir anda karmaşık hale gelmişti. O kadar karmaşık ki, gözlerimden bir an için kaybolmuştu dünya. O sabah, arkadaşım Enes ile bir kafede buluşacaktık. Konuşmamızın en derin yerinde birdenbire “Malumat hangi dilde?” sorusu düştü. Bunu duydum ve adeta bir şok oldum. Hani bazen duyduğunuz bir kelime ya da bir soru, kafanızda öyle takılır ki, hemen anlamaya, çözmeye, peşinden gitmeye başlarsınız. İşte o an, bu soruya takıldım ve hayatımda ilk kez gerçekten anlamını sorguladım.
Malumat: Herkesin Bilmediği Bir Şey
O gün, sabahları neşeyle uyandım. Gözlerimdeki yorgunluk, kaybolan birkaç saatlik uykumda olsa da, içimde bir umut vardı. Kayseri’nin o sabah güneşi, camdan yansıyan ışıklar, bana o kadar huzurlu geliyordu ki. Ama sonra, Enes ile buluştuğumda bir anda kalbimi sıkıştıran bir cümle duydum. “Malumat hangi dilde?” Bunu, hepimiz bir kelime gibi düşünüyorduk ama ne demekti bu? Enes bana bakarak, “Yani, malumat dediğimiz şey, hangi dilde var?” dedi. Cevap vermek bu kadar zor olmamıştı. Hemen hızlıca bir kelime araştırması yapmak istedim ama bir yandan da düşündüm. Gerçekten malumat dediğimiz şey nedir?
İlk başta bir anlam veremedim. Malumat kelimesi, tıpkı bir dağın tepesi gibi uzak, ama yakın bir şekilde gözlerimde duruyordu. Kayseri’de herkesin bildiği bir kelimeydi ama ben birden bu kelimeyi sorgulamaya başlamıştım. Ama sonra anladım ki, bu kelime de tıpkı bizim içsel dünyamızda sorguladığımız diğer kavramlar gibi, kültürel bir anlam taşıyor. İnsanların sözleri, bir yandan bir dilin ürünüdür ama diğer yandan her biri bir hikaye taşır. Malumat, sadece bilgi değil, o bilginin hangi dilde, nasıl bir biçimde sunulduğu sorusunun da parçasıydı.
“Malumat Hangi Dilde?” Beni Korkutuyor
Bir yanda düşüncelerim beni ne kadar zorladıysa, bir yanda da hislerim araya giriyor. “Malumat hangi dilde?” sorusu bir kenarda dururken, kafamdaki o boşluk, beni korkutmaya başladı. Bir yanda Kayseri’nin sokakları, alıştığım tüm bildik şeyler… Bir yanda da o bilinmeyen sorunun içinde kaybolan bir benlik… Enes, gülerek devam etti: “Bazen bilgi de biraz yabancı olur, değil mi?” Ben o kadar sessiz kaldım ki, cevabım zorlayıcı oldu. İnsan bazen, bildiği şeyleri unutmaya başlayınca, en bildik kavramlar bile yabancılaşıyor.
Benim için bir dönüm noktasıydı o an. Bütün bildiklerimin, kaybolan her kelimenin ardında gizli bir anlam vardı ve ben, her şeyin bu kadar karmaşıklaşmasına neden olan şeyi tam anlayamıyordum. İnsanın içinde kaybolduğu bu tür anlar, bazen çok yalnız ve derin bir boşluk hissi yaratabiliyor. Kaybolmuş hissediyorsunuz, ama bilmediğiniz bir yerdesiniz. Sonra, Enes bir cümleyle, her şeyi özetledi: “Bazen bildiklerinizi kaybetmek, insanı başka bir dilde anlamaya zorlar.”
Bir Anlam Bulmak: Malumat ve Dil
O günden sonra, Kayseri’nin o gün batımında, içimde bir değişiklik oldu. Artık malumatın ne anlama geldiğini anlamak yerine, duygusal bir anlam aramaya başladım. Kelimelerin ardındaki insanı, hisleri ve anlamları araştırmak, farklı bir dilde anlaşmak gibi bir şeydi. “Malumat hangi dilde?” sorusu, sadece bir dilin değil, bir insanın hayatındaki farklı dillerin ve anlamların birleşimi gibi bir şeydi. İnsanlar kendilerini sadece bir dilde ifade edemezlerdi. Çünkü dil, bir insanın ruhunun derinliklerini anlatmak için yeterli değildi.
Bir süre sonra, bu sorunun ardında aradığım anlamı bulmuş gibi hissettim. Malumat, bilgi değil; daha çok, o bilginin nasıl aktarıldığı ve onun insanlar arasındaki etkisiydi. Kimi zaman kelimeler yetersizdi. Bazen sessizlik, daha çok şey anlatıyordu. O an, her şeyin dilin ötesinde bir anlam taşıdığını fark ettim.
Sonuç: Duyguların ve Anlamların Dili
O günden sonra, “Malumat hangi dilde?” sorusu bana başka bir şekilde anlam kazandı. Kayseri’nin dar sokaklarında yürürken, artık insanların kelimelerle değil, duygularla konuştuğunu hissettim. Bu soru, bir kelimeden öte bir içsel sorgulama olmuştu. Malumat, bizim bildiklerimizle sınırlı değildi. Duygular, gözler, bakışlar, beden dilimiz… Hepsi birer dilin parçalarıydı. Gerçekten, malumat hangi dildeydi? Belki de her dildeydi. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum: Anlam, kelimelerde değil, kalplerdeydi.